Kriz 2011'e uzayabilir, Doha Raundu çözülmeden yol açılmaz
Çarşamba, 08 Nisan 2009 11:49
Alman ekonomist Heribert Dieter'e göre krizden çıkışın yolu trilyonlarca kaynak yaratmanın yanında küresel ticaretin önünü tıkayan Doha Roundu'nda çözüme varmak ve piyasalar arasındaki regülasyon farklılıklarını kaldırmaktan geçiyor. Mart rallisi ise her an tersine dönebilir.

Geçen hafta Londra'da toplanan G-20 (20'ler Grubu) zirvesinde gelişmiş piyasalar daha bir kaç ay önceye kadar cebi delininen IMF'ye ve Dünya Bankası'na 1 trilyon dolar aktarma kararı alarak "kurtarıcı" rolü biçti. Zirveden çıkan bu sonuç piyasaları sevince boğmaya yetti. Ancak nisan ayı boyunca ABD'den Japonya'ya Fransa'dan İngiltere'ye kadar gelmesi beklenen reel ekonomiye ilişkin verilerin gelişmiş ekonomilerin henüz toparlanmadığını göstermesi muhtemel. Referans'a konuşan Alman Sosyal Demokrat Parti'ye bağlı Stiftung Wissenschaft und Politik derneği kurucu üyelerinden ekonomist Heribert Dieter, mart ayından bu yana piyasalarda yaşanan rallinin aldatıcı olabileceği yönünde uyarıda bulundu ve ekledi: "2008 sonunda da aynı kısa süreli ralliyi yaşadık ama her şey bir andan tersine döndü". Dieter'e göre küresel kriz tam anlamıyla bir "sis duvarı"na dönüştü ve ne hükümetler ne de işadamları bu duvarın ne kadar kalın olduğunu görüyor. Dieter krizin 2010, hatta 2011'e kadar sürebileceğini bu nedenle hükümetlerin arabalarını "dikkatli" sürmek zorunda olduklarını vurguladı.

Regülasyon arbitrajı ve Doha roundu anahtar
Küresel krizin son umudu olarak gösterilen G-20 Zirvesi'nden beklenmedik derecede uyumlu bir mesaj çıkmasına rağmen Alman ekonomist bu son umudun da aslında başarısız olduğunu savunuyor. Dieter'e göre G-20 Zirvesi en önemli soruları cevapsız bıraktı. Zirve'den çıkan dünya ekonomisine 1 trilyon dolarlık kaynak aktarımı kararına rağmen diğer kararların "iyi dilekler"den öteye gidemediğini belirten Dieter, küresel krizin kilidini bu zirvede ele alınmayan iki önemli anahtarın açacağını savunuyor. Bunlardan biri 2001 yılından beri tamamlanamadığı için küresel ticaretin önünde bir engel teşkil eden Doha Roundu. Batı ekonomilerinin gelişmekte olan piyasalardan düşük gümrük vergileri ile tarım ithalatı yapmalarını sağlayacak olan round üzerinde anlaşmaya varılamamasının sebebi ise bu ülkelerin kendi tarım sektörlerini büyük sübvansiyonlarla destekleyerek serbest rekabeti bozmaları.
Beklenen diğer karar ise piyasalar arasındaki "regülasyon arbitrajı"nın ortadan kaldırılması. "Krizden sonra iyi regüle edilmiş piyasaları daha az regüle edilmiş piyasalardan nasıl koruyacağımız bu hâlâ cevaplanmamış bir soru" diyen Dieter, piyasalarda finansal inovasyon fazlasının yanında finansal regülasyon eksikliğinin de olduğunu belirtti. Kriz öncesinde finansal kuruluşların, ne zaman regülasyon konusu gündeme gelse hükümetlerini daha az regülasyonlu finansal merkezlere kaymakla tehdit ettiğini söyleyen Dieter "Bundan sonra asıl piyasalara korku döndüğü zaman bunun iyi regüle edilmiş piyasalarla regüle edilmemiş piyasalar arasındaki rekabeti nasıl düzenleyeceğinin tartışılması lazım" dedi. Dieter'e göre bu krizle beraber finansal piyasaların kendi kendini regüle edebileceği inancı büyük bir hata olarak ekonomi tarihine geçecek.


KRİZDEN ÇIKACAK TEK LİDER ÇİN OLUR
Küresel krizde dibin görülüp görülmediği tartışmaları devam ededursun, Çin'e ilişkin beklentiler diğer tüm ekonomilerden daha hızlı iyileşmeye başladı. "Kriz paketlerinde en iddialı olan Çin. GSYİH'larına oranla bakıldığında ABD'nin paketi Çin'in paketinin yüzde 10'unu bile bulmuyor. Çin elindeki 2 trilyon dolarlık ABD hazine tahvilleri ile büyük bir tehdit" diyen Dieter'e göre ülkeler açıkladıkları teşvik paketleriyle bir anlamda yarışıyor ve bu krizden tek bir lider çıkacak o da Çin. Çin şu ana kadar 460 milyar euroluk teşvik paketi açıkladı. Bu, Çin GSYİH'nın yüzde 20'sinin üzerinde bir rakam. Buna karşılık krizin asıl merkezi ABD'nin açıkladığı teşvik paketlerinin GSYİH'larına oranı yüzde 6. Avrupa ise yüzde 2'lerle çok çok daha geriden geliyor. Japonya ise GSYİH'nın yüzde 10'u kadar teşvik planı hazırlamış durumda. Dieter, "ABD'liler teşvik paketini borçla oluşturuyor. Çin ise paketini borçlanmadan karşılayabiliyor çünkü ülkenin kamu borcunun GSYİH'ya oranı sadece yüzde 16 ve 2 trilyon dolarlık devasa bir döviz rezervinin üzerinde oturuyor" ifadesini kullandı. IMF'nin son verilerine göre dünya genelinde toplam dış borç tutarı 51.8 trilyon dolar. ABD'nin 12.3 trilyon dolar toplam dış borcu varken onu 10.5 trilyon dolarla İngiltere, 4.5 trilyon dolarla Almanya ve 4.4 trilyon dolar toplam dış borçla Fransa takip ediyor.


IMF KEMER SIKTIRIRDI ŞİMDİ HARCAYIN DİYOR
G-20 zirvesinden kendisine aktarılan yaklaşık 1 trilyon dolarlık kaynakla daha güçlü çıkan IMF için "Parası oldu ama hâlâ meşruluk sorunu var" diyen Dieter, AB'nin, üyesi olan Macaristan'a kendi içinde fon sağlamadan IMF'de yardım almasına izin vermesinin AB'nin entegrasyon ve ekonomi politikaları açısından işlenebilecek "en büyük günah" olduğunu da vurguladı. Aynı şey 20 yıl önce Avustralya'da yaşanmış, çiftçiler İsviçre Frangı ile borçlanmıştı. Macaristan ise yaptığı stand-by anlaşması çerçevesinde, IMF'den 25.1 milyar dolar kredi almak için anlaştı. IMF geçen aylarda Ukrayna'ya 16.5, Pakistan'a 7.6 milyar dolar kredi sağladı. Türkiye'nin de IMF'siz kriz planı yapamayacağını savunan Dieter, Brüksel'in olası bir acil durumda kurtarmaya gelmesini beklemenin de hayal olacağını öne sürdü. IMF'nin 180 derece bir dönüş yaşadığını da söyleyen Dieter, "Eskiden harcamalar içim kemer sıktıran "Mali Polis" şimdi tam tersine harcamaları teşvik etmeye çalışıyor" dedi.
 
Cumhuriyet Caddesi İdeal Sitesi D Blok No: 144/5 Küçükyalı - Maltepe - İstanbul / Türkiye
[email protected] Tel:+90 216 417 4800 (pbx) Faks:+90 216 417 0890